Ana SayfaNedirTarihi Bilgiler

Jakoben Kimdir? Jakobenizm Nedir?

Jakobenizm, ideolojisini genel kitle ideolojisinden daha yeğ gören ve dikte yolu ile bu ideolojiyi kabullendirmeyi amaçlayan politik akım. Kelime anla

Theon’ un Kızı Hypatia
Mike Tyson
Muhibbi Kimdir

Jakobenizm, ideolojisini genel kitle ideolojisinden daha yeğ gören ve dikte yolu ile bu ideolojiyi kabullendirmeyi amaçlayan politik akım. Kelime anlamı itibarıyla keskin devrimci anlamına gelir.
Bu akım, Fransız Devrimi sonrasında kurulan Jakoben Demokratik Klübü’nün fikirlerine dayanır. Fransız Devrimi’ nin en radikal belirleyici unsurudur. Maximilien Robespierre liderliğindeki bu kişiler, karşı devrimlerin ancak devletin zor rolünü gerçekleştirmesiyle ortadan kaldırılabileceğini savunmaktadır. Amaçları bir dönemlik dikta yönetimi sonrası “Aydınlanma Çağı” felsefecilerinin öngördükleri doğal düzene ulaşmaktır. Bir tür toplum mühendisliği çabasıdır. Fransa’da eğitim alanında 20. yüzyıl ortalarına kadar etkisini sürdürmüş ve bu nedenle Fransa’da yaşayan azınlıklara yerel dillerini konuşma olanağı verilmemiştir.

Jakobenizm bir ideoloji değil yöntemdir. İdeolojisini topluma benimsetmek isteyen herkes Jakoben olarak kabul edilebilir. Fransız Jakobenler ideolojilerini benimsetmek için devrimi tercih ettiklerinden karşıtları tarafından dayatmacılıkla suçlanmışlardır. Fransız Jakobenlerin ideolojisi aristokrasi yerine cumhuriyettir. Aristokrasinin kurumlarına karşı sert davrandıkları için gericiler tarafından eleştirilmişlerdir. Aristokrasi, teokrasi ve feodaliteyi savunanların yöntemleri baskı, korkutma ve şiddete dayandığından onlar da Jakobenler tarafından karşı devrimcilikle suçlanmışlardır.

Terör Dönemi (Reign Of Terror)


Jakonbenler ülkenin uçuruma gittiğini ve bir müdahalenin gerekliliğini düşünüyorlardı. Bu anlayış Robespierre ve Danton’un bir hükümet darbesi yaparak ülke yönetimini ellerine geçirmesiyle sonuçlandı. Fransa tarihinde yeni bir dönem başlıyordu: Diktatörlük ve terör dönemi.
XVI.Louis ‘in ölümü Fransa’y karşı Avrupa devletlerinin çoğunun oluşturduğu bir ortak cephe kurulmasına yol açtı.Fransız toprakları bu koalisyonun baskısı altında iken Fransız topraklarının batısındaki Vendée ‘de köylüler Cumhuriyet’e karşı ayaklandılar.Koalisyon kendi halkının üzerine bir ordu gönderdi ve çok hızla çıkan ayaklanmalar çok kanlı bir şekilde bastırıldı.Fransa gerçekten çok kötü günler yaşıyordu.Avrupa koalisyonunun orduları ülkeyi kuşatmıştı ve Vendée iç savaşı çıkmış ve Konvansiyon’un iki kanadı arasındaki çatışma iyice artmıştı.Sonunda olağan üstü önemler alındı ve 6 Nina’da “Halk Kurtuluş Komitesi” [1]kuruldu.2 Haziran 1793’de Jironden[2]’ler meclisden saf dışı edildi ve Montagnard[3]’lar iktidarı ele geçirdi.
Fransa dış düşmanlara karşı da başarılı sonuçlar almaya başlamıştı. Dahası İtalya’nın ve İngiltere’nin fethinden söz edenler bile çıkmaya başlamıştı. Robespierre ise hiçbir zaman devrim ihracından yana olmadı. “Yabancı halklar özgürlüğü kendileri tercih etmelidir, halklar bizimle birleşmeyi tercih eder ise onlara yardım etmekle yetinmeliyiz” diyordu. Savaşla birlikte, savaşın her zaman gündem de olmasını da devrime tehdit olarak görüyordu. Meslekten askerlerin zorbalığa meyilli olduklarını düşündüğünden orduyu dengeleyici güç olarak “Ulusal Muhafızlar”ı örgütlemişti
Bu kargaşa döneminde dış saldırılara karşı koyabilmek için iyice zorlanan hükümet öncelikle anayasayı askıya aldı.1793 yılı Eylül’ünde de “Terör Dönemi “ (Reign of Terror) ‘ni başlattı.

Bütün gençler silah altına alındı ve şüpheli görünen yüz binlerce kişi öldürüldü.Robespierre’in iktidarı ele geçirmesinden sonra ihtilalin getirdiği, demokrasi, özgürlük, adalet gibi kavramlar yerini diktatörlüğe ve teröre bıraktı. Robespierre kendinden olmayan herkese savaş açmıştı. Meclis halk tarafından seçilmişti. Meclisin aldığı kararları reddetmeye kimsenin hakkı yoktu. Meclis halktı. Meclisin aldığı kararları reddedenler de cumhuriyet karşıtıydı. Cumhuriyet karşıtlarının ise yeni Fransa’da yeri yoktu. Cumhuriyet demek fazilet demekti. Faziletli olmak için de cumhuriyet karşıtlarının yok edilmesi gerekiyordu. Böylece cumhuriyet ile terör bir birini desteklemeliydi. Robespierre kısa sürede diktatörlüğünü kurdu. İktidarını sağlamlaştırmak için teröre başvurmaktan çekinmedi. Bu anlayış Fransa’ya tarihin en karanlık yıllarını yaşattı.
Uzun zamandır zapt edilen halk sonunda 4 Eylül’de galeyana geldi. Bu sefer işçiler Komün’den ekmek istemek için toplandılar. Komün, onları zar zor ertesi gün arzularını Konvansiyon’a kabul ettirmek için büyük bir gösteri yapmaya ikna etti. 5 Eylül’de işçiler, Paris’te büyük gruplar halinde yürüyüşe geçince, istekleri kabul edilerek Konvansiyon tarafından şüpheli görülen kişilerin yakalanması kararı çıktı ve 6000 kişilik bir devrim ordusu kurulması kabul edildi. Böylece bu halk hareketleri Konvansiyon’u isteklerine boyun eğdirmekle bir başarı kazanmıştı. Elbette aynı şey hükümet için de geçerliydi. Devlet, yasallığını korumuş ve sağlam bir devrimci hükümetin temelleri atılmış oldu.

Ekim ayında davalara başlandı. Fransız devriminden yaklaşık yetmiş yıl sonra İngiliz yazar Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikâyesi’nde anlattığı tüyler ürpertici terör günleri başlamıştı. Önce Jirondenler sonra Marie Antoinette mahkemeye verildi ve Kraliçe 16 Ekim’de idam edildi. Jirondenler (21 kişi) ise 31 Ekim’de giyotine yollandılar. Bu arada hapishanelerdeki tutuklu sayısı gün geçtikçe artıyordu. Hatta artış oranı her ay yüzde yüzü bulmuştu. İşte karşı devrimcileri yakalamaya yönelik bu dönem Terör Dönemi olarak tarihe geçmiştir. Rennes ve Nantes gibi şehirlerdeki asiler kimlikleri tespit edilir edilmez idam edildi. Nantes’ta mahkemesi bile yapılmadan birçok kişi Loire Nehri’nde boğularak öldürüldü. Aralık 1793-Ocak 1794 arasında rahip, şüpheli ve haydutlardan oluşan 2-3 bin kişi de aynı şekilde katledildi ya da giyotine gitti. Halk Adalet Komisyonu’nun yerine kurulan Devrim Komisyonu, 1667 kişi hakkında idam cezası verdi ve giyotine göre çok daha hızlı olan kurşuna dizme ve yaylım ateşi yoluyla idamlar gerçekleştirildi.
5 Ekim 1793’te, devrim uğruna ölenlere tören düzenlenmesinin yanı sıra, kilise çanlarının silah sanayiinde kullanılmak üzere sökülmesi ve rahipler anayasasına yemin etmiş olan birçok rahibin kralcı oldukları gerekçesiyle ücretlerinin kesilmesinin önerilmesi, bir tür Hıristiyanlıktan uzaklaşma durumunun ortaya çıkmasına yol açmıştı. Bu durum somut örneğini Devrim Takvimi’nin kabulünde bulmuştu. Bazı derneklerde, din kastedilerek, batıl inançlar yerine ulusal ibadetleri yerine getirme gibi kararlar alındı, 10 Ekim’de Fouché7 kilise dışındaki her türlü ibadeti yasakladı, bazı yerlerde kilise halkın toplantı yeri haline geldi, cenaze alayları ve mezarlıklar laikleştirildi, Somme’da Pazar günü ayini yasaklandı, bir başka yerde ise ibadette kullanılan değerli eşya gericilik ve cahilliğin süsleri diye toplandı. Bazı temsilciler rahiplerin evlenmelerini bile teşvik ettiler. Önce, kiliseler dışında dini tören yapılması ülke genelinde yasaklandı, sonra da Konvansiyon tarafından bir şehrin alt yönetim birimlerinin, Katolik inancından vazgeçmeye hakkı olduğu kararı verildi, ardından Hıristiyan inancından çıkma eğilimleri aldı yürüdü.

Danton’un çevresinde toplananlar devrim hükümetinin terör politikasını kıyasıya eleştirmeye başladılar. 1793 sonu ve 1794 yılında tekrar karşılaşılan ekonomik sıkıntılar ve demokrasiye getirilen kısıtlamalar, Devrim hükümetinin halk desteğini önemli ölçüde zayıflattı. Giderek sertleşen çatışmaların önüne geçmek için sert yöntemlerle önce aşırı sol grupları, ardından da ılımlı kanadın önderlerini tasfiye etti. Bunu izleyen baskıcı tutum halk hareketlerinin sinmesine yol açtı ve devrim hükümetini ayakta tutan devrimci coşku ve kitle bağları zayıfladı .1793 yılının son aylarında Fransanın kazandığı zaferlerle istilacı kuvvetler püskürtüldü ve Robespierre meclisdeki aşırı ve ılımlı sol grupların tasfiyesine girişti.Danton[4] ve Hebert[5] ile arkadaşları bir bir giyotine gönderildi.Danton Nisan 1794’de, onu giyotine götüren araba Robespierre’in evinin olduğu sokaktan geçerken “Robespierre, çok geçmeden sen de yanıma geleceksin” diye bağırdığı söylenir.
Robespierre; “ Ya cumhuriyetin içeride ve dışarıdaki düşmanlarını boğacağız veya cumhuriyetle birlikte yok olup gideceğiz. Bu durumda politikamızın ilk kaidesi, halkı akıl, düşmanları da terör yoluyla yönetmek olmalıdır. Halk hükümetinin dayanağı, barış dönemlerinde fazilet ise, ihtilal dönemlerdi de hem fazilet hem terördür. Gerçekten de faziletin olmadığı yerde terör yıkıcıdır, terörün olmadığı yerde fazilet güçsüzdür. Terör, tetikte duran, sert,yumuşama bilmez bir adaletten başka bir şey değildir.” diyerek terörü yüceltiyordu.

Böylece Robespierre karşıtlarından kurtulunca siyasal baskısını artırdı ve kendisine karşı girişilen iki suikast olayını bahane ederek “22 prairial[6]” yasasını çıkarttı (10 Haziran 1794). Bundan sonra baskı iyice artırıldı. .Her gün onlarca insan cumhuriyet karşıtı olmak suçuyla idam ediliyordu. O kadar çok kan akıtılmaya başlandı ki ülkede giyotini kullanacak cellat sıkıntısı çekilmeye başlanmıştı. Robespierre’in bu Cumhuriyet anlayışı kendi partisi dışındaki bütün siyasi partileri, cemiyetleri, kendini desteklemeyen tüm gazeteleri kapatması ile sonuçlandı. Onun döneminde 20 bin kişi idam edildi. 300 bin kişi tutuklandı. Bu terör döneminde ne kadar çok insanın öldürüldüğü tam olarak bilinmemekle birlikte, 40.000 kişinin öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Bunlardan 12.000’i giyotinle infaz edilmiş, diğerleri de boğularak veya yakılarak öldürülmüştür. Giyotin’e gönderilenlerden 1.031’i asillerden ve soylulardan 2.923’ü orta sınıftan, 647’si din adamlarından, 7.878’i işçi ve köylülerden, 140 kişide bilinmeyen sınıflardan oluşmaktadır. Bu dönemde çok korkunç hadiseler yaşanmıştır. Lyons’da bir jakoben, giyotinle infazın çok yavaş olduğunu ileri sürerek 300 insanın top ateşi ileri öldürülmesini emretmiştir. Nantes’te içinde 2.000 kişinin bulunduğu bir mavna (içinde insanların olduğu bir nevi yüzen ev) Raire Nehri’nin ortasında batırılmış ve insanlar boğularak öldürülmüştür. O kadar ki suyun üzerindeki ölülerin etlerini kuşlar yemiş ve nehir kirlendiği için kullanımı yasaklanmıştır.

Danton’unu kaybeden burjuvazi için Robespierre artık açık hedef haline gelmişti.. Mecliste üst üste suçlanan Robespierre, Komün’de ve Komite’de hala güçlüydü ama yine de geri çekilmeyi uygun buldu. Yaklaşık altı hafta toplantılara çok az katıldı. Fakat Fleurus zaferinden sonra (26 haziran 1794) komite tarafından kâbul ettirilen sert rejim Fransız halkına gereksiz göründü. Bu rejimin kurucusu olarak kabul edilen Robespierre’e karşı düzenlenen entrikalar, onun yerini almayı tasarlayanları birleştirdi. Zaten, Hébert’çiler ortadan kalktıktan sonra Konvansiyon’u yeni bir ihtilâlle tehdit edecek durumda olmayan komite, iyice bölünmüştü. Yorgun ve bezmiş komite üyeleri sürekli bir çekişme halindeydi. Bu tartışmalardan bıkmış ve hasta olan Robespierre, komiteye ve 12 haziran 1794’ten sonra Konvansiyon’a katılmadı. Toplantılara çağrıldığı zaman çekişmeler yeniden başladı. Robespierre, 26 temmuz 1794’te Konvansiyon’da, adlarını vermeden basımlarına şiddetle saldırdı; endişeye düşen Meclis, konuşmasının basılmasını reddetti. Hatibin düşmanları daha önceden anlaşarak, 9 Thermidor (27 temmuz 1794) oturumunda Robespierre ile dostlarını (Saint-Just, Couthon, Lebas, Genç Robespierre) konuşturmadılar ve haklarında tutuklama kararı alınmasını sağladılar. Robespierre ve arkadaşlarının lehine ayaklanan Komün, onları Hotel de Ville’de kabul etti; Konvansiyon ise kanundışı saydı. Hiç bir çıkış yolu bulamayacaklarına hükmeden beş milletvekili herhangi bir harekete geçmek konusunda karar vermediler. Sabahın ikisinde konvansiyon kuvvetleri Robespierre ve arkadaşlarını tutuklamağa geldi. Robespierre intihar amacıyla tabancasını ateşledi, ama kurşun sadece çene kemiğini parçaladı; Robespierre, mecliste, terör uygulamak ile suçlanarak idama mahkum edildi. 28 Temmuz günü ise suç ortağı 20 arkadaşının idamını izledikten sonra idam edildi.

“İdam edildiği gün Maximillien Robespierre’in çenesi kırıktı ve bir sargı beziyle bağlanmıştı. Cellat onun başını satırın altına koymadan hemen önce sargıyı çıkarttı; Robespierre acıyla inledi, yarasından oluk oluk kan fışkırdı, kırılan dişleri yerlere dağıldı. Sonra cellat sargı bezini iki ucundan tutup kaldırıp gererek, bir ganimet gibi, idam sehpasının etrafına yığılan kalabalığa gösterdi. İnsanlar gülüyor, alay edip laf atıyorlardı.”
Fransız Devrimi dünyada etkileri en uzun süren, toplumların yapılarının değişmesine yol açan devrimlerden biridir. Bu olaydan sonra Avrupa’da ve dünyada krallık rejimleri eski saygınlıklarını yitirdiler. İnsan hakları bütün ulusların amacı oldu. Toplumsal haksızlıklara karşı direnmeler, özgürlük ve bağımsızlık savaşları arttı. Devrimin temel ilkeleri olan özgürlük, eşitlik ve adalet giderek tüm dünyaya yayılıp, cumhuriyet yönetimlerinin yaygınlaşmasını sağladı.

Maximillien Robespierre’in Hakkında

Fransız siyaset adamıdır.6 Mayıs 1758’de doğdu. Maximilien Robespierre 6 Mayıs 1758’de Arras’da doğdu; Fransa’nın kuzeyindeki bu güzel kasaba I. Dünya Savaşı sırasında harabeye döndü. Babası avukattı. Avukat çocuğu ve torunuydu. Babası zengin bir bira üreticisinin kızıyla evlendi; Bu evlilik Maximillien’in doğumundan sadece birkaç ay önce olmuştur. Babası dengesiz bir adamdı; çocuklarının tamamının doğumlarında evi terk etmiş ve sonunda Almanya’da ölmüştür.

Hukukçu bir aileden gelmektedir ve kendisi de hukuçudur. Küçük yaşta öksüz ve yoksul kaldı.Hayır kurumlarından aldığı destekle once Arras’da sonra da Paris’te okula gitti; gerçekten zeki bir çocuktu.On bir yaşında Lois le Grand’ın orta okuluna gitti; orada yıldız bir klasik öğrencisi
oldu.

1769 yılında Paris’te Louis le Grand koleji için bir burs elde ettiv e 1789’de Arras barosuna yazıldı ve gerek bilgi ve anlayışı, gerek belâgatı sayesinde dikkati çekti. Mutlakıyeti ve adlî sistemi tenkit etti; Arras’ta halk tabakaları tarafından Nisan 1789 États gé-néraux’ya halk üyesi seçildi. Sağlam inançları, güçlü mantığı ve sade üs-lûbuyle Kurucu Meclis’in büyük hatipleri a-rasında yer aldı. Ama Meclis’te bulunan az sayıda demokrat milletvekilinden biri olması dolayısıyla, hayranlıktan çok şaşkınlık ve öfke uyandırıyordu.

Milletvekili olmak için verilmesi gereken parayı eleştirmesi, ayaklanan askerler lehine müdahale etmesi ve Haziran 1791’de kralın kaçışından sonraki samimî davranışları ile büyük bir sempati kazandı. Sade bir hayat sürüyordu ve bundan ötürü Parisliler ona «satın alınmaz» lakabını takmışlardı. Robespierre’in hürriyet, eşitlik ve kardeşlik ülküsüne sıkı sıkıya bağlılığı, her şeyden önce Jean-Jacques Ro-usseau’nun etkisiyle açıklanabilir. Robespierre bütün çabasını, toplum içinde zenginlikle yozlaşmamış biricik saf unsuru temsil ettiğine inandığı halkı, onu ezenlere karşı korumaya harcadı. Böylece yöneticilerin, soylu sınıfın ve zenginlerin karşısına dikildi.

Her güçlü toplumun temelini meydana getiren erdemin yani yoksul halktaki erdemin arı bir din ve halk eğitimi sayesinde sağlamlaştırılacağına inanıyordu. Bir saplantı haline gelen bu ideal, ihtilâli dört bir yandan saran güçlükler yüzünden gerçekleşemeyecek ve Robespierre bir siyaset adamı olarak 1789’da kazanılan başarılan aristokratlara karşı uzun zaman savunmakla yetinecekti.Robespierre, katıksız bir demokrasi adına Jirondenler’le çatışıyordu. Avusturya’yla savaşmak söz konusu olunca buna karşı çıktı, çünkü militarizmden korkuyordu. Cumhuriyet ilan edildikten sonra, geri dönülmesini kesinlikle önlemek için Saint-Just, Marat, ve Danton’la birlikte 21 Ocak1793′te kralın idam edilmesini sağladı. Paris Komünü’nü örgütleyerek demokrasinin halk arasında kökleşmesini istiyordu.

Yorumlar

Wordpress: 0
    Disqus: 0