Ana SayfaTarihi Bilgiler

Çömlekçiliğin Tarihi

Çömlekçiliğin yapılan kazılardan M.Ö. 5000-4000 yıllarına kadar dayanmakta olduğu anlaşılmıştır. Her medeniyette çömlekçilik sanatı kendine has hususi

İlk Denizaltımız
Osmanlıda En Sevilmeyen Meslek Cellatlar
24 Dolara Ada

Çömlekçiliğin yapılan kazılardan M.Ö. 5000-4000 yıllarına kadar dayanmakta olduğu anlaşılmıştır. Her medeniyette çömlekçilik sanatı kendine has hususiyet ve özellikleriyle kendini belli etmiştir.


Mısır’da kurulan medeniyetlerde M.Ö. 5000 yıllarında, İran’da ve Filistin’de kurulan medeniyetlerde M.Ö. 4000 yıllarına kadar çömlekçilik sanatının olduğu bilinmektedir. Anadolu medeniyetlerinde çömlekçilik tekniği M.Ö. 6000 yılına kadar giderek bir üstünlük göstermektedir. Mersin, Çatalhöyük ve Kızılkaya gibi merkezlerde koyu renkli cilalı seramik bulunmuştur. Hacılar’da krem renginde astarlı ve cilalı seramik bulunmuştur.

Truva, Yortan, Polatlı, Kusura, Beycesultan ile Güney Anadolu’daki yerleşim merkezlerinde M.Ö. 2900-2600 yıllarına âit, elle yapılmış, koyu renkli desenli bir çömlek cinsine rastlanmıştır. M.Ö. 2600-2300 devrelerine ait zaman içinde çömlekçi çarkı kullanılmaya başlanmış, kırmızı astarlı ve cilalı seramikle kara renkli kablar ve kırmızı üzerine kahve rengi veya ak üzerine kırmızı renkte geometrik süsleme gösteren boyalı seramikler görülmüştür. M.Ö. 2300-1900 zamanında kullanılmış çömleklerin az önce izah edilen özelliklerin yanında kırmızı veya kırmızımsı bir astarla kaplandıktan sonra koyu renkte çizgili desenlerle süslenmiş olduğu, bazılarında da tek renkli ve cilalı özelliğinin yanında insan yüz tasvirlerinin bulunduğu görülmektedir.

M.Ö. 1900-1600 devresi Hititler zamanına rastlamaktadır. Geometrik desenler yanında stilize edilmiş hayvan figürlerine de rastlanmaktadır.

Orta Asya ve Türklerde çömlekçilik M.Ö. 3000 yıllarına kadar dayanmaktadır. Göktürkler zamanındaki kaplar umumiyetle dar ağızlı testilerle geniş ağızlı çömleklerden ibarettir. Karlukların yayıldığı bölgelerde insan ve hayvan tasvirleriyle Çu Vadisinde bulunanlarda hayvan figürlerine rastlanır. Bu çeşit süsleme İslâmiyetin yayılmasıyla yerini stilize edilmiş kuş ve geyik figürlerine bırakmıştır. Karahanlılarda insan ve hayvan figürleri kaybolmuş, bunun yerine stilize edilmiş bitki motifleri kullanılmıştır. İslamiyetin kabulünden sonra Türkler daha çok çini, porselen ve fayans üzerinde çalışmış ve bu alanlarda emsalsiz eserler meydana getirmişlerdir.

Anadolu Selçukluları (M.S. 11-13. yüzyıllar) günlük işlerinde oldukça kaba yapılı ve Bizanslıların kullandığı kırmızı taban üzerine yeşil, sarı, kahverengi sırlı seramiğe benzer kaplar kullanmışlardır. Kubbealtı ve Konya sarayında bu çömlek cinsinden parçalar bulunmuştur. Ankara Etnografya Müzesinde bulunan ağızlıklı bir testi insan figürleri, çiçek motifleri ve geometrik desenlerle süslenmiştir.

Osmanlı devrinde de su küpleri, kavanozlar, su testileri gibi kaba eşya sırlı ve sırsız pişmiş topraktan yapılmaya devam etmiştir. Çanakkale çömleğinin tarihi çok eski olup burada yapılan çoğu yeşil, sarı, koyu kahve rengi, sırlı seramik çok tanınmıştır. Ayrıca Anadolu Hisarında Göksu, Adapazarı, M.Kemalpaşa, İnegöl, Gönen, Menemen, Kütahya, Eskişehir, Ayaş, Konya, Avanos ve Diyarbakır gibi yurdumuzun birçok bölgelerinde çömlek yapım yerleri vardır. Günümüzde çömlekçiliğin eski önemi kalmamıştır. Anadolu’da bazı yörelerde hala çeşitli tipleri kullanılmaktadır.

Çömlek işçiliği ya da çömlekçinin sanatı. Çömlek yapımında kullanılan kilin yağlılık derecesini düşürmek ve daha kullanışlı bir duruma getirmek amacıyla içine, yanarak çömleğin hafiflemesini sağlayan maddeler (kıl, kül, saman, talaş) katılır. Kil daha sonra iyice yoğrularak dövülür. Biçim verme değişik türlerde olabilir. Bunlardan başlıcaları kalıplama, çevirme ve modelajdır. Modelaj, hamura elle ya da ilkel araçlarla biçim vererek yapılır. Ayrıca fitil biçiminde yapılan hamurları üst üste koyduktan sonra, üzerini kille sıvayıp çıkıntıları kapatarak da istenilen biçim elde edilebilir. Kalıplama yöntemiyle ancak basit eşyalar yapılabilir. Çevirme yöntemiyse çömlekçi çarkının yardımıyla gerçekleşir. Çarkın üzerine konulan hamura, çark dönerken parmaklarla istenilen biçim verilir. Kuruma birkaç aşamada olur. Çömleğin kulpları, hamur kurumaya yüz tuttuktan sonra takılır. Kuruduktan sonra zımparalanan çömlek boyanıp üzerine süs yapılır. Daha sonra reçine, vernik gibi su geçirmesini önleyecek bir maddeyle kaplanır. Son işlem olarak pişirilen çömlek kullanışa hazır duruma gelir.

Özlü çamurdan elle veya çömlekçi çarkından geçirilerek çeşitli ölçülerdeki kalıplara dökülerek biçimlendirilen ve fırında pişirilerek sırlanan veya sırlanmadan yapılan toprak çanak. Çömlek, testi, vazo, küp yapma sanatı. Beyaz topraktan yapılarak üstü sırlanan çiniler, çömlekçilik sanatına girmezler. Bunları yapmak sanatına çinicilik denir.


Eski tekniğe göre çömlekçi çamurunun hazırlanışı ve şekil verilmesi, akarsu yataklarından veya kil toprağının üstündeki özlü çamur süzülerek, içindeki çakıl taş parçaları alındıktan sonra taşla veya tahta tokmakla dövülerek yapılırdı. Kil toprağına sadece biraz su katılır, süzülmüş balçıklı toprak kalıplara dökülerek sıkıştırılır veya ortası oyularak çeşitli biçimlere sokulurdu.

Yeni usullere göre, kil bol su içinde ıslatılarak sıvılaştırılıp, süzülür. Süzülen bu sulu çamur belirli bir kıvama gelinceye kadar kurutulduktan sonra elle işlenerek biçimlendirilir. Son zamanlarda ise balçık, kalıplara dökülerek kullanılmaktadır.

Testiler üzerine camsı olmayan sır sürülmezse, içindeki suyu dışına çok ince bir şekilde sızdırır. Buna testinin terlemesi de denir. Çok hafif sızan bu suyun hissedilmeyecek ölçüde buharlaşmasıyla testi içindeki su soğur.
Fırınlama: Eski usullere göre yapılan çömlekler güneşte kurutulurdu. Daha sonra ateşte pişirilmeye başlandı. On sekizinci yüzyılda çömlekçi fırınları yapılmaya, 19. yüzyılda ise tünel şeklinde fırınlar kullanılmaya başlandı. Çömlek taşıyan arabalar çömleklerin pişeceği ölçüde fırın içinden geçerek soğuma yerinde bir müddet bekletilir ve daha sonra işi bitip kavrulmuş olan çömlekler çıkarılır. Yapılan toprak kapların birisi balçığı sertleştiren, diğeri de sırı sabitleştiren iki ayrı fırınlama dan geçer. İlk fırınlama da balçık yavaş yavaş suyunu kaybeder. Çömleğin çatlamaması için ısının fazla olmaması lazımdır. Sıcaklık derecesi 600 derecenin üzerine çıkınca çömlek kırmızılaşır ve balçık suyunu tamamıyla kaybeder. Çömlek fırınlama esnasında hava alırsa karbonlu maddeler atılır. Şayet hava almaz ise çömlek koyulaşır.

Sırlama: Toprak kabın üstüne sürülen sır; kil, kireç, kurşun, çakmak taşı, boraks ve bazı maddelerle karıştırılır. Sır kabı süslemek ve su geçirmemesi için kullanılır. Su ile temas edince erimez. Pişmiş bir çömleğin üzerine sulandırılmış olarak sürüldüğü zaman kuruyarak bir tabaka meydana getirir. Tekrar fırınlanır sa bu maddeler eriyerek, ince cam gibi bir tabaka olur.

Renk: Kilin birleşimi çok çeşitli maddelerden olduğu için fırınlanınca türlü renkler alır. İlk çömlek süslemeciliği bu usulden idi. Daha sonra sır kullanılmaya başlandı. Boya, sırın içine karıştırılır veya sırın üzerine ve altına sıvanmak suretiyle yapılır.

Süsleme: Eski zamanlarda, süsleme toprak kabın üzerine elle veya kazımak suretiyle veya üzerine çeşitli renkte kil sürülmekle yapılmaktaydı.
Daha sonra, çeşitli renkler ve desenler sırın altına veya üzerine sürülerek süslemeler yapılmaya başlandı.

Yorumlar

Wordpress: 0
    Disqus: 0