TulumTulum Tarihi tam olarak netleştirilememiş bir Türk çalgısıdır. Üflemeli enstrümanlar arasında yer alır. Günümüzde Tulum’ un Oğuz Türklerine
Tulum Tarihi tam olarak netleştirilememiş bir Türk çalgısıdır. Üflemeli enstrümanlar arasında yer alır. Günümüzde Tulum’ un Oğuz Türklerine ait olduğu söylenmekte ve bilinmektedir.
En son Azerbaycan yakınlarında bulunan 800 yıllık Tulum buna en iyi örnektir. Anadolu’nun kuzeydoğusunda Rize, Artvin ve Erzurum (İspir), Bayburt (çok sık olmasa dahi) illerinde Karadeniz’in insanı tarafından çok sık kullanılan nefesli bir halk çalgısı olarak kültürümüze yerleşmiştir tulum. Trakya bölgesi, Balkan yarımadası ve İskoçya’da kullanılan gaydadan farkı ise, pes sesleri kontrol edebileceğiniz bir boruya sahip olmamasıdır. Ağızlık, gövde ve nav olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır.
Kaval Çoban çalgısı olarak bilinen kaval, yörede daha çok şimşir ağacından (nadiren livori, incir ve erik ağacından), altta 1 ve üstte 7 delikli olarak imal edilir. Dilli kaval ve dilsiz kaval olarak adlandırılan iki türü vardır. Dilli kavalın ucunda ses üretimini sağlayan bir düdük bulunur. Dilsiz kaval ise içi boş bir boru olup çalan kişi nefes teknikleriyle istenen sesi çıkarır. Çobanların kavalı üflemesindeki bir amaç, otlanan hayvanların sakin kalması ve sürüden ayrılmamasıdır, bu gelenek halen günümüzde de uygulanmaktadır.
Kemençe, biri Osmanlı Müziğinde, diğeri Karadeniz yöresi halk müziğinde kullanılan iki ayrı yaylı çalgının ortak adıdır. Bunlardan ilki için yirminci yüzyılın ortalarına kadar kullanılan “armudî kemençe”, “fasıl kemençesi” gibi adlar, artık yerini “klasik kemençe” adına bırakmış gibi görünmektedir. Klasik kemençe”, 40-41 cm boyunda, 14-15 cm genişliğinde küçük bir çalgıdır. Yarım armudu andıran gövdesi, elips biçimindeki burguluğu “kafa” ve sapı “boyun” tek bir ağaç parçasından yontularak ve oyularak yapılır.
Göğsünde, yuvarlak kenarları dışarıda kalmak üzere D biçiminde iki iri delik bulunur. Çalgının arka tarafında bir “sırt oluğu” vardır. Çalınırken kuyruk takozu sol dize, burguları göğse yaslanarak düşey konumda tutulan ya da iki diz arasına konan kemençenin telleri, tuştan 7-10 mm yüksektedir. Çünkü sesler, telli çalgıların çoğunda olduğu gibi tellerin üstüne parmak uçlarıyla basılarak değil, teller tırnakla yandan hafifçe itilerek elde edilir.
“Karadeniz kemençesi”nin burguluğu, boynu ve gövdesi de tek bir ağaç parçasından yontularak ve oyularak yapılır. Ama biçimi bütünüyle farklıdır. Diğer bütün halk çalgıları gibi, “Karadeniz kemençesi”nin de standart ölçülerinden söz etmek güçtür. Ama günümüzde, uzmanların ve profesyonel yorumcuların kullandığı “kemençe”ler genellikle 56 cm uzunluğundadır. Kenarları dik ve sırtı düz olan gövde çoğunlukla erik veya ardıç ağacından yapılır. Köknar veya ladinden yapılan göğüs oldukça incedir.
Tellerin eşikle iletilen basıncına dayanabilmesi için göğüs bölümüne, boylamasına bir çıkıntı yapılarak kubbe şeklinde form verilir. Burgular, oldukça küçük olup, burguluğa ön taraftan girer. Teller tuşa çok yakındır. Çünkü “Karadeniz kemençesi”, tellerin üzerine parmak uçlarıyla basılarak çalınır. Çalgıcı, ayakta ise çalgıyı sol eliyle havada tutarak, oturuyor ise dizlerinin arasına dayayarak çalar.
Davul, en yaygın vurmalı çalgılardan biridir ve dünyadaki hemen bütün halkların kültürlerinde yeri vardır. Yazılı tarihten çok önce Eski Mısırlıların, Asurluların ve Uzakdoğuluların davulu kullandıkları bilinmektedir. Amerika Yerlileri dinsel törenlerinde dans ederken, tempo tutmak için davul çalarlardı. Afrika’nın Siyah halkı, hem dans ederken hem de şifreli vuruşlarla kabileden kabileye haber yollarken davulu kullanırdı. Afrika’da bu amaçla hâlâ davul kullanılmaktadır. Türk vurmalı çalgılarının sembolü olarak kabul edilmektedir. Davul tarihimizde çok değişik amaçlarla kullanılmıştır. Türkiye’nin her yerinde değişik cins ve boylarda davul bulunmaktadır. Kasnak, ip ve deri olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Tokmak ana ritmi, çubuk ise detayları çalmaktadır. Genellikle küçük davul, orta davul, büyük davul ve koltuk davulu gibi mahalli boyları ve adları bulunmaktadır. Türklerde kullanılan en eski çalgıdır. Sesinin gür oluşu ve etkisi nedeni ile bir haber aracı olarak ta kullanılmıştır.
Zurnacılık Türk folkloru içinde, halk müziği ve oyunlarının ayrılmaz bir parçası olan halk çalgılarımızın ayrı bir yeri vardır. Türk Halk çalgısı deyince; fabrika imalı olmayan, halkın kendi mevcut imkânları içinde ve basit araçlarla elde yaptıkları, akustik kanunlara uymayan, standart ölçü ve kalıpları olmayan, etnoğrafik özelliği olan çalgılar akla gelmektedir. Üflemeli halk çalgılarımızın başında gelen zurna kalın zerdali ağacından yapılır ve davulun yanında çalınan üflemeli bir çalgı aletidir. Zurna tarihi Orta Asya’ya dayanmaktadır. Çok eski zamanlardan beri bir çalgı aleti olarak bilinip yapılmaktadır. Zurna üç kısımdan oluşur. Baş kısım, ağız kısım ve orta kısım olmak üzeredir. Gaziantep’te; Tüm kaba zurna, orta kaba zurna ve cura zurna çeşitleri imal edilmektedir. Müzik Aletleri Yapımı Müzik aletleri yapımı eskiden beri devam etmektedir. Bu aletler ağaçlar, bitkiler ve hayvanların; deri, bağırsak, kıl, kemik ve boynuzlarından yararlanılarak yapılmaktadır. Telli, yaylı, nefesli, vurmalı çalgılar olarak gruplandırılmaktadır. Gaziantep’te özellikle dut ağacından el yapımı olarak saz imalatı yapılmaktadır
Yorumlar