Gafil avlamak / avlanmak: Bir kimseyi hazırlıksız ve habersiz bir anında yakalamak, güç duruma düşürmek, güç durumundan yararlanmak.“Paranın d
Gafil avlamak / avlanmak: Bir kimseyi hazırlıksız ve habersiz bir anında yakalamak, güç duruma düşürmek, güç durumundan yararlanmak.“Paranın değerinin düşeceğini bilmiyordum, gafil avlandım.”
Gaflet basmak: Uykusu gelmek.“Siz konuşurken beni bir gaflet bastı ki hiç sorma, sizin konuştuklarınızı anladım diyemem.”
Gaflete düşmek: Dalgın, dikkatsiz, uyuşuk olmak.“Bütün toplum gaflete düşmüş, oynanan oyunları görmüyordu.”
Gam yememek: Kaygılanmamak, tasa etmemek, üzülmemek.“Seni bir kez daha gördüm ya, artık gam yemem.”
Gani gönüllü: Cömert, eli bol, vermekten kaçınmayan.“Gani gönüllü insanlara artık günümüzde pek rastlanmıyor.”
Gâvur etmek: Boşuna harcamak, işe yaramaz duruma getirmek, yerinde harcamamak.“Onca parayı bu eve verip gâvur etti.”
Gâvur inadı: Yok edilemeyen, önüne geçilemeyen, yumuşatılamayan inat.“Adamın yine gâvur inadı tuttu, gelmem deyip duruyor.”
Gazel okumak: 1. Gazel söylemek. 2. Kandırmak ve oyalamak için boş sözler söylemek.“Boşuna gazel okuma, kandıramazsın beni!”
Gece kuşu: Geceleri gezip dolaşan, bunu huy edinen kimse.“Bizim oğlan iyice gece kuşu oldu.”
Geceyi gündüze katmak: Ara vermeden, devamlı çalışmak; büyük çaba göstermek.“Geceyi gündüze katıp çalıştık ve bu evi yaptık.”
Geçer akçe: Herkesçe aranılan, beğenilen, değerli (şey).“Elimizdeki tek geçer akçemiz şu arabadır.”
Geçimini sağlamak: Yaşamak için gerekli olanı elde etmek.“Geçimini sağlamak için hemen her yola başvurdu.”
Geçmişini karıştırmak: Birinin ölmüşlerini yermek veya onlara sövmek.
Geçti Bor’un pazarı (sür eşeğini Niğde`ye): “İş işten geçti artık, fırsatı kaçırdın” anlamında kullanılır.
Gel gelelim: “Fakat, ama, ancak” ve “Ne çare ki..” anlamlarında kullanılır.“Gel gelelim onlara, daha teklifimizi kabul etmediler.”
Gelip çatmak: Vakti gelmek, kaçınılmaz olmak, çok yakında olmak.“Ödeme gününün gelip çatacağını hiç düşünmedin mi?”
Gel keyfim gel: Bir durumdan duyulan memnunluk, işlerin yolunda gitmesi anlatılır.
Gel zaman git zaman: Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra.“Gel zaman git zaman bu ikisi beraberce yaptılar bu evi.”
Gemi azıya almak: 1. Söz dinlemez olmak. 2. At, gemi azıları arasına alıp etkisiz bırakarak süvarisinin yönetiminden çıkmak ve kendi istediğince koşmak.
Geniş gönüllü: Heyecan ve telâş göstermeyen, merak etmeyen, olayları hoş karşılayan.“Geniş gönüllü olmak benim için o kadar kolay değil.”
Geri basmak: Geri geri gitmek.“Heyecanlanınca geri basmaya başladı.”
Geri çekilmek: 1. Kaçmak, bulunduğu yerden arka arkaya doğru gitmek. 2. Karıştığı bir işi sürdürmekten ya da sürdürenler arasında bulunmaktan vazgeçmek.“Düşmanın çokluğu karşısında geri çekilmekten başka çaremiz kalmamıştı.”
Geri çevirmek: İade etmek, geldiği yere göndermek, kabul etmemek.“Ona aldığım hediyeyi rüşvettir diye geri çevirdi.”
Geri durmamak: Bir işe girmekten kaçınmamak, o işe girişmek.“Ona bu işi yapmaktan geri durmamasını söyle, sonunda başaracaktır.”
Geri hizmet: 1. Ordunun çeşitli gereksinimleri ile ilgili işlerin tümü. 2. Etkinliği ikinci dereceden sayılan, kolay görev.“Senin bu savaşta, geri hizmette bulunacağını söylediler bana.”
Geri kafalı: Yenilikleri kabul etmeyen, bağnaz, kafası hurafelerle dolu.
Gıcık tutmak: Bir süre boğaz gıcıklanmasına yakalanmak, konuşamamak.“Gıcık tuttuğu için konuşmasını yarıda kesmek zorunda kaldı.”
Gıcık vermek: 1. Birini kızdırıp sinirlendirmek. 2. Boğazı yakıp kaşındırarak öksürmeye yol açmak.“Gıcık veren bu tatlıyı yiyemiyorum.”
Gık dememek: Hiç sesini çıkarmamak, yakınmamak, karşı çıkmamak.“Bütün hepsi üzerine yürüdü ama o gık demedi.”
Gına gelmek: Usanmak, bıkmak.“Bu işten gına geldi artık.”
Gırla gitmek: 1. Bol bol ortaya dökülüp harcanmak. 2. Uzun sürmek.
Gırtlağına kadar borca girmek: Pek çok, ödenmesi zor olacak şekilde borçlanmak.“Nasıl gülerim, gırtlağıma kadar borca girdim.”
Gırtlak gırtlağa gelmek: Kıyasıya dövüşmek ya da dövecek hâle gelmek.“Komşumla gırtlak gırtlağa gelecektik az kalsın.”
Gidiş o gidiş: “Gitti ve kendisinden bir daha haber alınamadı” anlamında kullanılır.
Göbeği çatlamak: Birçok güçlükleri yenmek için çok uğraşmak, pek çok çaba sarf etmek.“Onu razı edeceğim diye göbeğim çatladı.”
Göbek adı: Yeni doğan çocuğun göbeği kesilirken konulan ad.“Senin göbek adın nedir?”
Göğsü kabarmak: İftihar etmek, övünç duymak.“Senin başarılarınla göğsüm kabarıyor oğlum.”
Göğüs geçirmek: Üzüntülü bir şekilde soluk almak, içini çekmek.“Eski hatıraları gözünde canlanınca derin derin göğüs geçirdi.”
Göğüs germek: Bir zorluğa dayanmak, karşı koymak.“Bu güne birçok zorluklara göğüs gererek geldik.”
Göklere çıkarmak: Aşırı ölçüde övmek.“Adamı bu basit iş için göklere çıkartıp şımarttıkça şımarttılar.”
Gökten zembille mi indi?: “Ona niçin ayrıcalık gösteriliyor?”, “Onun ne özelliği var ki ona özel imkânlar tanınıyor?” anlamında kullanılır.
Gölge düşürmek: Bir şeyin önemini ve değerini azaltacak, ününü düşürecek işler yapmak.
Gölge etmek: 1. Işığa engel olmak. 2. Bir işin yapılmasına engel olmaya çalışmak.“Gölge etme de şu işi zamanında yapayım.”
Gölgesinden korkmak: Çok korkak olmak, en basit işlere bile girmekten korkar olmak.“Gölgesinden korkan adamlarla hiçbir işe girilmez.”
Gönlü bol: Yeterli imkânlardan mahrum olmasına rağmen eli açık davranan, cömert.
Gönlü kalmak: 1. Gücenmek. 2. İstediği hâlde elde edemediği şey üzerinde isteği devam etmek.“Gönlüm o vitrindeki elbisede kaldı.”
Gönlü kara: Başkaları hakkında kötü düşünen, onların iyiliğini istemeyen.
Gönülden geçirmek: Bir şeyi yapmayı düşünmek, olmasını istemek, o şeyi düşünür olmak.“Ben de o işi yapmayı gönlümden geçirmiştim.”
Gönlünden kopmak: Birine iyilik yapma ya da bir şeyi verme isteği, içinde aniden doğuvermek.“Gönlünden kopanı vermek kadar güzel bir şey olamaz.”
Gönlüne göre: İsteğine uygun olarak, dilediğine göre.“Allah gönlüne göre verir inşallah.”
Yorumlar