Seldec Kostnice, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag yakınlarında, geniş bir mezarlığın ortasından yükselen, duvarları kurukafa yığınlarıyla bezenmiş
Seldec Kostnice, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag yakınlarında, geniş bir mezarlığın ortasından yükselen, duvarları kurukafa yığınlarıyla bezenmiş bir Katolik kilisesidir.
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmış olan bu bölge, tüyler ürperten bir geçmişe sahiptir.
Efsaneye göre Sedlec Manastırı Başrahibi Heinrich, Çek Kralı II. Otakor tarafından 1278’de kutsal topraklara, Filistin’e, elçi olarak gönderilir. Görevini tamamlayan Heinrich, Kudüs’ten ayrılırken, İsa’ın çarmıha gerildiği Golgotha’dan bir avuç toprak alır. Seldec’e dönüşte toprağı Kunta Hora’daki kilisenin mezarlığına serper. Böylece mezarlığın kutsal toprakların bir parçası olduğu inancı doğar. O yıldan sonra, mezarlık büyük bir üne kavuşur. Önce çevresindeki kasabalardan, sonra uzak kentlerden, komşu ülkelerden pek çok kişi buraya gömülmek ister.
14. yüzyılda veba salgını başladığında, mezar sayısı giderek çoğalır. Sadece bu salgında 40 bin kişi ölür. Ardından 1421’deki Husit Savaşları başlar. Husitler, kiliseyi basıp 500 keşişi öldürüp kiliseyide tahrip eder. Tüm savaş kayıpları Kunta Hora’ya defnedilir. Mezarlık alanı 35 hektara çıkar.
Savaşın ardından yıkık binanın onarımını Schwarzenberg Ailesi üstlenir. Hem yapıyı onarmak hem de mezar sorununa çözüm bulmak gerekmektedir. Hıristiyan geleneğinde yüzyıllardır uygulanan yönteme başvurulur. Mezarlardan çıkarılan iskeletler için bir şapel yapılır. Bu gelenek Anadolu’daki Rum kiliselerinde de uygulanıyor. Kemiklerin saklandığı salona osteofilakio adı verilir.
13. yüzyılda Avrupa’daki Hristiyanların gömülmek için çok rağbet ettiği bu mezarlık, gelen talebe cevap veremeyecek duruma gelmiştir. Üstüne bir de şehirdeki veba salgını nedeniyle yaşanan toplu ölümler eklenince mezarlıktaki kemikler ara ara kilisenin içine, bahçesine, şapeline yığılmıştır.
16. yüzyılda çılgın mimar Santini tarafından kullanılmaya başlayan kemikler, kiliseye bugünkü halini vermek üzere dekore edilmiştir. Hatta kemiğe öyle fazla ihtiyaç duyulmuş ki, başka mezarların açılıp kemiklerin buraya getirildiği söylenir.
19’uncu yüzyılda kilisenin bir kez daha restorasyonu gündeme gelir. Bu kez oyma ustası Frantısek Rınt, çok farklı bir yöntem önerir. Schwarzenberg Ailesi’nden onay alınca, hayal gücünü kullanıp mezardan çıkardığı 40 bin iskeleti temizler, birbirinden ilginç tasarımlar oluşturur. 1870’de, Seldec Kostnice, yani Seldec’in kemik kilisesi açılır.
Kilisenin içinde, Schwarzenberg Ailesi’nin kemiklerden yapılmış bir arması bulunuyor. Armanın sağ alt kısmında bir kafatası yerleştirilmiş. Yanı başındaki karga iskeletinin gagası, kafatasının gözünün içinde. Bu figür, Schwarzenberg Ailesi’nin 1591’deki Raab Savaşı’nda Türklere karşı kazandığı zaferin simgesi. Avusturya, Eflak seferine çıkan Osmanlı ordusu, 1594’te Raab Kalesi’ni ele geçirir. Satırcı Mehmed Paşa, dört yıllık mücadele sonucu Avusturya ile barış anlaşması yapmaya çalışırken, 1598’de Raab Kalesi’ni kaybeder. Osmanlı’dan bir kalenin bile geri alınması önemli olduğundan, Schwarzenberg Ailesi kendisini kahraman ilan eder. Başarısı kargayla sembolize edilir.
Kemikli kilise, merdiveninden avizesine, mihrabından kapı tokmağına kadar her türlü süslemenin, dekorasyonun, inşaat malzemesi yerine insan kemiğinin kullanıldığı bir kilisedir. Kemikten yapılan bu yapının ürkütücü olduğu kadar üzücü hikâyesinin dışında, görünürde estetik ve hayal sınırlarını zorlayan etkisi oldukça şaşırtıcıdır. Tüm bu kemikler dezenfekte edilip ilaçlandığı için herhangi bir bakteri vs. barındırmıyor ve bu kilise hala Schwarzenberg Ailesi’ne aittir.
Yorumlar