Gayb, duyu organları ve aletler aracılığı ile algılanamayan şeylerdir. Buna göre duyu organları ve aletlerle algılanabilen her şey malumdur yani bilin
Gayb, duyu organları ve aletler aracılığı ile algılanamayan şeylerdir. Buna göre duyu organları ve aletlerle algılanabilen her şey malumdur yani bilinendir. O halde gayb, görülemeyen değil görülmeyendir.
“DE Kİ: BEN SİZE ALLAH’IN HAZİNELERİ BENİM YANIMDADIR DİYEMEM, GAYBI DA BİLMEM. SİZE “BEN MELEĞİM “ DE DEMİYORUM; BEN ANCAK BANA VERİLEN VAHYE UYARIM” DE Kİ :”KÖR İNSANLA, GÖREN İNSAN BİR OLUR MU ?ARTIK HİÇ DÜŞÜNMEZ MİSİNİZ?” (ENAM-50)
“GAYBIN ANAHTARLARI O’NUN YANINDADIR; O’NDAN BAŞKA ONLARI KİMSE BİLEMEZ. KARADA VE DENİZDE NE VARSA HEPSİNİ BİLİR. BİR YAPRAK DÜŞMEZ VE ARZIN KARANLIKLARI İÇİNE BİR HABBE DE GİTMEZ Kİ O BİLMESİN. NE BİR YAŞ, NE DE BİR KURU YOKTUR Kİ HER HAL KİTAB-I MUBİN’DE OLMASIN. ” (EN-AM -59)
“DE Kİ:”BEN, ALLAH’IN DİLEDİĞİNDEN BAŞKA, KENDİ KENDİME BİR FAYDA SAĞLAMAYA VEYA BİR KÖTÜLÜK YAPMAYA MUKTEDİR DEĞİLİM. EĞER BEN BÜTÜN GAYBI BİLSEYDİM, DAHA ÇOK HAYIR YAPARDIM VE KÖTÜLÜK DENİLEN ŞEY YANIMA UĞRAMAZDI. ” (ARAF- 188)
“MUHAKKAK Kİ KIYAMETİN KOPUŞ SAATİNİ SADECE ALLAH BİLİR. YAĞMURU O YAĞDIRIR, RAHİMLERDE NE OLDUĞUNU O BİLİR VE HİÇ BİR NEFİS YARIN NE KAZANACAĞINI BİLMEZ; BİR NEFİS NEREDE ÖLECEĞİNİ DE BİLMEZ! ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH EN İYİ BİLEN, HER ŞEYDEN HABERDAR OLANDIR. ” (LOKMAN – 34)
“ONUN ÖLÜMÜNE (HAZRETİ SÜLEYMAN) KARAR VERDİĞİMİZ ZAMAN, DAYANDIĞI BASTONUNU YİYEN BİR AĞAÇ KURDUNDAN BAŞKA ÖLÜMÜNÜ CİNLERE HABER VEREN OLMADI. BU SEBEPLE YERE YIĞILDIĞI ZAMAN ÖLDÜĞÜ ANLAŞILDI Kİ, CİNLER EĞER GAYBI BİLSELERDİ, ÇALIŞMANIN VERDİĞİ AŞAĞILAYICI SIKINTIYI ÇEKMEZLERDİ. ” (SEBE – 14)
“GAYB İLMİNİ BİLİYOR MU DA, GÖRÜYOR ONLARI?” (NECM -33 )
“YOKSA GAYB YANLARINDA DA, ONLAR MI YAZIYORLAR?” (KALEM-NUN- 47 )
“ O BÜTÜN GAYBI BİLİR, FAKAT SIRLARINI DA KİMSEYE AÇIKLAMAZ. KENDİ SEÇTİĞİ PEYGAMBERLER MÜSTESNA ! BUNUN İÇİN ONUN ÖNÜNDEN VE ARKASINDAN GÖZETLEYİCİ MELEKLER DİZER. ” (CİN -26-27)
“GAYBIN ANAHTARI BEŞTİR. BUNLARI ANCAK ALLAH BİLİR. YARIN NE OLACAĞINI HİÇBİR KİMSE BİLEMEZ, RAHİMLERDE NE OLDUĞUNU HİÇBİR KİMSE BİLEMEZ, YARIN NE KAZANACAĞINI HİÇBİR KİMSE BİLEMEZ, HANGİ TOPRAKTA ÖLECEĞİNİ HİÇBİR KİMSE BİLEMEZ, YAĞMURUN NE ZAMAN GELECEĞİNİ HİÇBİR KİMSE BİLEMEZ. ” (HADİS-SAHİH-İ BUHARİ )
İki türlü gayb vardır.
Her ne şekilde olursa olsun algılayıp bilemediğimiz şeyler. (Mutlak Gayb)
Gayb iken, bazı aletler yardımıyla algılayıp bilgi sahibi olduğumuz şeyler. (Nısbî gayb)
Mutlak gaybı Allah’tan başka kimse bilemez. Bir insanın nerede ve ne zaman öleceği, bir çocuğun ileride geçimini nasıl sağlayacağı, nerede ve ne zaman başımıza bir musibet geleceği, ileriki zamanlarda zengin mi fakir mi olacağımız, hemen cinsel birleşmeden sonra doğacak çocuğun cinsiyeti, çocuğun büyüyünce kiminle evleneceği ve kaç çocuğu olacağı, uzayın boyutları, meleklerin ve cinlerin tam olarak sayısı, kıyametin kopması vb. sayısız olacak olaylar mutlak gaybdır. Yani insanların kaza ve kaderidir. Onun için Allah’tan başkası bilemez. Ancak Allah-u Teala ayette belirttiği gibi kendi seçtiği peygamberler bundan ayrıdır. Birde evliyanın bir kısmına bazı gayb bilgilerini Allah-u Teala bildirir. Peygamberler bile gaybın tamamını bilemez.
Kurân-ı Kerîm’in bazı ayetlerinde cin ve şeytanların kulak hırsızlığından bahsedilir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S. A. V. )’in nübüvvetinden önce bu varlıklar görevli melekleri dinleyerek gelecek ile ilgili haberleri öğreniyorlardı. Bu haberleri, bilgileri ilişkide bulundukları kimselere bildiriyorlardı. O kişide falan zamanda şu olacak diye açıklardı. Anılan zaman gelince de söylediği olaylar gerçekleşirdi. Gelecekten haber veren bu kişilere Kahin denir. Ancak, Resulullah efendimize Allah-u Teala tarafından peygamberlik verildikten sonra, gök katları cinlere ve şeytanlara kapatıldı, kulak hırsızlığı yapmak isteyenlerin üzerine de şihap (yakıcı ışın) gönderildi. Bu suretle de cinler ve şeytanlar melekleri dinleyemediler ve kahinlik ortadan kalktı. Eski ünlü kahinlerin gelecekten bazı haberleri verip doğru çıkmasının sırrı buradadır. Kahinler o zamanın cincileriydi. İyi bir kahin olabilmek içinde bedeninde kuvvetli cin ve şeytanların olması ve irtibatta bulunduklarının da kuvvetli olması lazımdır. Yoksa sıradan bir cin bu işi göremez. Günümüzde de eski kahinlerin işlerini medyumlar(cinciler) yapmaktadır.
Her ne kadar ilişkide oldukları cin ve şeytanlar meleklerden haber çalamasalar da uydurdukları yalan sözleri medyuma söyler, medyum da halka açıklar, tesadüfen tutarsa bildim diye övünür, tutmazsa bir mazeret uydurur. Zamanımızda gelecekle ilgili haberleri hiçbir cin ve şeytan veremez. Gök katları onlara kapalıdır. O halde falan zamanda şu olacak bu olacak demeleri bir tahminden öteye gitmez. Fakat tehlikeli bir tahmindir. Çünkü açıklanan kötü bir olaysa insanların psikolojisi bozulur. Kötü şeyi bekler durur. Bu cinciler gelecek yılları bilselerdi, üç beş gün sonrayı daha rahat bilirlerdi. Her hafta çekilen sayısal lotoyo, her gün koşan at yarışlarını ve milli piyangoda çıkacak numarayı bilirlerdi. Nısbî Gayb, bazı kimselerin bildiği, bazılarının da bilmediği olaydır. Bir takım olayların haberlerini, bazı cin ve şeytanlar, mutlak gaybden çıktıktan sonra öğrenirler. Çünkü yapıları itibarı ile uzaklardaki olayları bile bilebilirler. Unutulmamalıdır ki cinler her şeyi bilemez. Onlarda insanlar gibi gördüğünü, duyduğunu bilir. Ve de çok yalan söylerler.
Nısbî Gayb
Nısbî gaybı yaşadığım bir örnekle açıklayacağım: Bir arkadaşımın, bir devlet dairesinde çalışan genç kız olan yeğeninde bazı rahatsızlıklar olduğunu bildirdi ve bakmamı rica etti. Kızla konuştum üzerinde beş-altı tane cin çarpması belirtisi olduğunu tespit ettim. Konuşmalarımız sırasında”hocam, ben geleceği de biliyorum” dedi. Hiç şaşırmadım. Bir olayı anlatmasını istedim. Müdürünün iki ay sonra başka bir ile tayininin çıkacağını müdürüne söylüyor. Gerçektende iki ay içinde müdürün tayini anılan ile çıkıyor. Bu durumda dairedekiler hayretler içinde kalıyor. Kız bir anda baş tacı oluyor. Herkes sıkıntısını ve gelecekleriyle ilgili sorular soruyorlar. Ancak, kız bedenindeki cinlerin farkında, fakat bunu kimseye söylemiyor. Olayı anında çözdüğüm için hemen ”Bu kıza bilgileri hanginiz verdi?” diye sordum. Bir erkek cin “ben” diye cevap verdi. Adını, yaşını, dinini ve kaç kişi olduklarını sordum ve cevap aldım. Kızın bedeninde üç kişi olup gayri Müslimlerdi. Bedenden çıkmak istemediler, bende onları iki saatlik okuma neticesinde yaktım(öldürdüm), kız derin bir nefes alıp rahatladığını beyan etti. Bir kaç gün sonra kızı bir daha kontrol ettim, fiziksel, ruhsal olarak çok iyi olduğunu, artık geceleri rahat uyuduğunu ve içinden konuşmaların gelmediğini, eskisi gibi bazı şeyleri bilemediğini söyledi.
Anlattığım bu gerçek olayın yorumunu yapalım ve medyumların, cincilerin nısbî gaybden nasıl haber verdiklerini görelim. Cinler, akıl ve şuur sahibi varlıklardır. İnsanlar onları göremez, işitemez; fakat onlar insanları görür ve işitirler. Bu bakımdan cinlerin insanlara göre bazı olayları bilme şansı çok daha fazladır. Bir insanın bedenindeki cin, eğer yetenekliyse uzaktaki olayı bile görebilir. İçinde olduğu kişiye gördüğünü duyduğunu anlatabilir. İşte cinciler sizin hakkınızdaki bilgileri böyle bilmektedir. Siz konuşurken onlar sizi dinlerler, sizin haberiniz bile olmaz. Yukarıda anlattığım olayda müdürün tayininin çıkacağını, atamayı yapacak kişileri dinlemiş, öğrenmiş ve kıza haber vermiştir. Kızda müdürüne söylemiştir. Bu nısbî gaypdır. Yani mutlak gaybden çıkmıştır. Bazı kimseler biliyor bazıları ise bilmiyor. Mutlak gaybı ise Allah’tan başka kimse bilemez.
Halk arasında yanlış bir inanış vardır. Cinler, geçmişi, bu anı ve geleceği bilirler diye. Cinlerde insanlar gibi, gördüğünü duyduğunu bilir, her şeyi bilemez. Bu “sünnetullaha” yani Allah’ın adetlerine uygun olmaz. Eğer her şeyi bilselerdi, faili meçhul hiçbir olay kalmazdı. Kayıp bu kadar insan var. Malı çalınmış mağdurlar var, kısaca, geçmişte olup hala kimin yaptığı belli olmayan binlerce olay var. Kişi gider cinciye öğrenirdi. Fakat hiç kimse sorununu bu yoldan çözememiştir.
Gayb ile ilgili bir örnek daha verelim. Bir işyerimiz olsa, XY’yi bir ay sonra işten atacağımızı yazıp, masanın gözüne koysak, Temizlikçi XX bu kararı okusa ve XY ‘ye bildirse, XY de bir ay sonra işten çıkarılsa, XX gaybı biliyor demek midir? Fakat XX olayı bilmiştir. Bu da fiilen gerçekleşmiştir. Ama mutlak gaybı bilmiş sayılmaz. Nısbî gaybi bilmiştir. İşte cincilerin bildiği gayb budur. O halde, mutlak gayb ile ilgili olaylar, kaza ve kader kaynağından yola çıkıp, insanlık alemine indikten sonra, bazı cin ve şeytanlara malum olabilir. Yani nısbî gaybı kısmen bilebilirler. Ancak, birinin başına bir şey gelecekse, onu öğrense bile, Allah-u Teala takdir etmediği sürece, engellemesi, değiştirmesi, korunması mümkün değildir. Fakat biz her türlü tehlikelere karşı tedbirimizi alacağız. Kaderde ne varsa o olacaktır diye oturmak, çalışmamak, dinimizde haram kılınmıştır. Bir insan falan gün, falan saatte başına kötü bir olayın geleceğini bilseydi, onun duyguları nasıl olurdu? Toplumun bir kısmı mutlak gaybı bilseydi, o toplumda huzur, düzen kalır mıydı? Elbette kalmazdı. Onun için Yüce Allah mutlak gaybı sadece kendisine saklamıştır.
Bugün hemen hemen hepsi de sahtekar olan medyumların ünlü kişiler veya diğer şahıslar için söyledikleri nısbî gaybtır. Yani kişinin hakkındaki konuşmaları cinler duyar(ilgili şahsın haberi yoktur) cinciye söyler, o da şu zamanda şu olacak der ve olay gerçekleşirse önemli adam! olur. Cin yalan söyleyip bilememişse bir mazeret uydurur. Ülkeler ve dünya olayları için bir şey söylemek mutlak gaybtır. Allah’tan başka kimse bilemez. Eğer söylenmişse, bu bir tahmindir(herkes yapabilir) veya cinlerin yalanlarıdır. En iyisini, en doğrusunu Yüce Allah-u Teala bilir.
Yorumlar