Serengeti Milli Parkı- Tanzanya Kenya’da bulunan Masai Mara Rezervi ile Serengeti Milli Parkı senede iki kere öküzbaşlı antiloplar ile zebr
Afrika Kıtası’nın en yüksek noktası, 5.895 metre rakımlı, sönmüş volkanik dağ Kilimanjaro’nun zirvesindeki karların % 82’si geçtiğimiz yüzyıl içinde küresel ısınma neticesinde erimiş durumda. Korkarız pek yakında Kilimanjaro’nun karları sadece Ernest Hemingway’in ünlü romanı Kilimanjaro’nun Karları’nın satırlarında yer alacak.
Lamu’nun şehir merkezi Doğu Afrika’da Svahili halkının 700 yıldan beri yaşadığı en eski yerleşim yerlerinden biri. Eski ve hoş mimari yapısının günümüze kadar bozulmadan korunduğu Lamu’da gerçekleştirilen Maulidi Festivali turistler arasında hayli revaçta. Müslüman, Svahili, Avrupa, ve Hintli tacir ve kaşiflerin dokunuşlarının güzel bir harmanı olan şehrin labirente benzer dar sokaklarında dolaşırken yüzyıllar öncesine doğru bir yolculuğa çıkacaksınız.
Songo Mnara Harabeleri Tanzanya’nın güney kıyılarında yer alan Kilwa Takımadaları’ndan biri olan Songo Adası’nda bulunuyor. 15. ve 16. yüzyıllarda Afrika Kıtası ile Basra Körfezi, Kızıl Deniz ve Batı Hindistan arasındaki altın, gümüş, fil dişi, porselen ve benzeri eşyaların ticaretinde önemli bir rol oynayan liman kenti Songo’daki harabeler arasında beş cami ve bir saray ile mercan kayaları ve ahşap kullanılarak inşa edilmiş olan otuz üç bina bulunmakta. Erozyon ve kıyı kesimlerinde yaşanan seller bu bölgedeki mercan ve kireç taşı kalıntılarını tehdit etmekte.
Hint Okyanusu kıyısındaki Kenya’nın önemli ticaret limanı Mombasa stratejik konumundan dolayı 1840’a değin Arap, İran, Portekiz ve Osmanlılar arasında el değiştirmiş. Buradaki Fort Jesus/İsa Kalesi 16.yüzyılda Portekizliler tarafından inşa edilmiş. Rönesans Dönemi’nin ideal mimari oranlarını ve geometrik uyumunu yansıtan kale aynı zamanda işlevsel yapısıyla da şehri yüzyıllarca başarıyla, dimdik savunmuş.
Etiyopya’nın kuzeyinde Simien Dağları’nın eteğine kurulu olan Gondar şehri, 17. yüzyılda İmparator Fasilidas’ın yükselişinden II. Tewodros’un çöküşüne kadar yaklaşık 250 sene Etiyopya’ya başkentlik yapmış. 70,000 metrekarelik bir alana yayılmış olan, etrafı 900 metre uzunluğundaki duvarla çevrili Fasil Ghebbi’de yer alan saray binaları, kiliseler, manastırlar, kütüphaneler ve rezidanslarda Hint, Arap ve Barok etkisi görülmekte.
1882 yılında inşa edilen ve 1884 senesinde kraliyet mezarlığına dönüştürülen Kasubi Mezarları Baganda insanlarının kültürünü yansıtıyor. 19. ve 20 yüzyılda hüküm sürmüş olan kralların gömülü olduğu “kabakas” adı verilen mezarlıklar kısmen tahrip olsa da bir bütün olarak günümüze kadar ulaşmayı başarmışlar.
5,199 metre rakımlı Kenya Dağı Afrika’nın Kilimanjaro Dağı’ndan sonra ikinci en yüksek zirvesi. Tepesinde 11 adet küçük buzul ve bir sürü vadinin bulunduğu sönmüş volkan Kenya Dağı’nın eteklerinde ülkenin 42 değişik etnik grubundan ikisi olan Kikuyu ve Merular yaşam sürüyorlar.
Yerel halkın inanışına göre dağın zirvesinde Ngai (Tanrı) ve hanımı Mumbi yaşamaktalar. Kendine has flora ve faunaya sahip olan Kenya Dağı’nda bulunan canlıların bir kısmı o bölgeye endemik.
Ülkenin kuzeyindeki Adwa Dağları’nın eteklerinde yer alan, Etiyopya tarihinin başladığı şehir olarak da bilinen Aksum 1. ve 12 yüzyıl arasında ülkenin başkentlik görevini üstlenmiş. Bu topraklara ait efsanelerin kazınarak resmedildiği monolitik granit dikilitaş mezar başları, dikilitaşların altındaki kral mezar odaları, Aksum Kraliçesi Saba’nın sarayının kalıntıları Aksum’da öne çıkan tarihi eserler arasında yer alıyor.
Yüzyıllar süren yoğun erozyon sonucunda oluşan sivri zirveleriyle, yemyeşil derin vadileri ve vadiler arası dik uçurumlarıyla, keskin kayalıklarıyla Etiyopya’nın kuzeyindeki Simien Dağları dünyanın en muhteşem manzaralarından birine ev sahipliği yapıyor. Dağlık yapısına rağmen bu bölgede yer alan küçük köyler de eşsiz peyzaja ayrı bir güzellik katıyorlar. Afrika’da kar yağışının gözlemlenebildiği nadir yerlerden biri olan Simien Dağları’nda sadece buraya endemik olan, nesilleri tükenme tehlikesi altındaki hayvan cinslerinden Gelada babunu, Habeş kurdu, Habeş keçisi ve buna ilaveten çeşitli kuş türleri yaşam sürmekteler.
Etiyopya’nın doğusunda bulunan, etrafı surlarla çevrili olan tarihi şehir Harar çöl ve bozkırların ortasında yer alan bir vadi üzerine kurulu. Çoğunlukla Müslüman halkın yaşam sürdüğü şehrin etrafındaki duvarlar 13. ve 16. yüzyıllar arasında inşa edilmiş. Müslümanlar için dünyanın dördüncü kutsal şehri sayılan Harar Jugol’da bulunan, üç tanesi 10. yüzyıla tarihli 82 cami, 102 türbe, sıradışı mimarili ve iç tasarımlı evler buranın kültürel mirasını oluşturuyır. Afrika, Hint ve İslam geleneklerinin harmanlanması sonucu ortaya çıkan bu mimari tarz Harar’ı benzersiz ve özel kılıyor.
Yorumlar