Türkiye'nin yakın tarihinde damga vurmuş en önemli gazetecilerinden biri olan Uğur Mumcu, birçok yazı ve kitap kaleme aldı. Failleri bugün dahi buluna
UĞUR MUMCU’NUN HAYATI
22 Ağustos 1942 tarihinde Kırşehir’de dünyaya geldi. Uğur Mumcu aslen Ankaralıdır. İlköğretim eğitimini Ankara Devrim İlkokulu ve Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi’nde tamamladı. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ‘Türk Sosyalizmi’ başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü’nü aldı. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta’nın asistanı olarak görev yaptı.
Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te ‘Gözlem’ başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı’nda çalıştı. Mart 1975’te makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl Altan Öymen ile birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya Demirel’in hayali mobilya ihracatını konu edinen Mobilya Dosyası adlı kitabı yayımlandı.
UĞUR MUMCU’NUN KARİYERİ
1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. ‘Gözlem’ başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de ‘Sakıncalı Piyade’ ve ‘Bir Pulsuz Dilekçe’ kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, ‘Sakıncalı Piyade’ adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu’nda tam 700 kere sahneledi. 1978’de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı ‘Büyüklerimiz’ yayımlandı.
1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı ‘Silah Kaçakçılığı’ ve ‘Terör’ yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca’nın Papa’yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.
1982’de ‘Ağca Dosyası’, ardından ‘Terörsüz Özgürlük’ adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Mehmet Ali Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığı’na sunulan, ancak Kenan Evren’in imzalayanları ‘vatan hainliği’ ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi’nin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan ‘Sakıncasız’ adlı oyunu yazdı. ‘Papa-Mafya-Ağca’ kitabını yayımladı.
1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen ‘Rabıta’ ve ’12 Eylül’ adlı kitapları, 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan ‘Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925’ kitapları yayımlandı.
1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık 80 Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat – 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazan Uğur Mumcu, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992’de gazeteye geri döndü.
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek 51 yaşında hayatını kaybetti. Suikastin hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.
UĞUR MUMCU’YU KİM ÖLDÜRDÜ?
Suikasti; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah gibi radikal sağ örgütler üstlendi. Suikastın arkasında MOSSAD’ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi.
1993 yılında Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu ziyaret eden dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, ‘cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu’nu söylese de suikastın failleri yakalanamadı.
UĞUR MUMCU NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde Uğur Mumcu’nun, seri numarası silinmiş ve Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani’ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti.
Uğur Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde gazetedeki köşesinde ‘MOSSAD ve Barzani’ başlıklı bir yazı yayımladı. Bu yazısında Barzani, CIA ve MOSSAD arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi: “Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?”
Uğur Mumcu’nun abisi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde MOSSAD ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla Uğur Mumcu ile bire bir olarak görüşmek istediğini, fakat kardeşinin tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını söyledi.
8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki ‘Ültimatom’ başlıklı yazısında ise yakında yayımlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazdı.
Uğur Mumcu, öldürülmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırıyordu. Uğur Mumcu’nun öldürülme nedeni olarak Abdullah Öcalan’ın bir müddet Milli İstihbarat Teşkilatı için çalıştığını araştırması olduğu iddia edildi.
Ayrıca suikasta uğramadan önceki süreçte Uğur Mumcu, ‘Kürt Dosyası’ adlı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK’nın oluşumunu, Kürt ayaklanmalarını, Abdullah Öcalan’ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitap tamamlanamadı.
1942 doğumlu olan Uğur Mumcu, hayatını kaybettiği 1993 yılında 51 yaşındaydı. 1976 yılında Şükran Güldal Homan ile evlendi. Özgür (d.1977) ve Özge (d.1981) adlarında iki çocuk babasıydı. Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994’te Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı kuruldu. Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM’ye İzmir Milletvekili olarak girdi ve 10 Ağustos 2007 – 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM Başkanvekilliği görevini yürüttü. Protest müziğin önemli temsilcilerinden Selda Bağcan, radikal dinciler tarafından öldürülen Uğur Mumcu’nun anısını yaşatmak adına 1992 yılında ‘Uğur’lar Olsun’ adlı ağıtı yazdı. Daha sonra bunu besteleyerek yayınladı.
UĞUR MUMCU SÖZLERİ
* Ben Atatürkçüyüm… Ben, cumhuriyetçiyim… Ben lâikim… Ben antiemperyalistim… Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım… Ben insan hakları savunucuyum… Ben, terörün karşısındayım… Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.
* Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar cumhuriyete karşı ayaklanacaklar.
* Gerçekte vicdan özgürlüğü, gerçekte demokrasi laik toplumda meydana gelir. Çünkü anti-laik toplumda dince kutsal sayılan kavramlar, siyasal amaçlar için her gün sömürülür. Ya da Türkiye’de olduğu gibi Arap sermayesi tarafından Türkiye’de kurulan banka sistemlerinde olduğu gibi mali çıkarlar açısından sömürülür. Bu bir sömürüdür. Mustafa Kemal de dinin gerçek yerine oturtulması, Allah ile kul arasında bir kutsal duygu olarak korunması amacıyla laikliği getirmiştir. İngiliz emperyalizminin, Arap kapitülasyonunun aracı olmaması ve siyasi sömürü aracı olmaması için.
* Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz.
* Milliyetçilik, ‘vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak’ edebiyatı mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, ‘vatan, millet, bayrak’ edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?
* Biz siyaset bakımından karşıtlarımıza özgürlük tanımazsak birer gizli faşistiz demektir.
* Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur.
* Bu masum insanlar Yahudi de olur, Arap da, Hristiyan da. Ölenlerde ırk, din ayrımı yapılmaz. Ölen insandır.
* Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım
unutma bizi… Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi.
UĞUR MUMCU’NUN ESERLERİ
1975 – Mobilya Dosyası
1975 – Suçlular ve Güçlüler
1977 – Sakıncalı Piyade
1977 – Bir Pulsuz Dilekçe
1978 – Büyüklerimiz
1979 – Çıkmaz Sokak
1979 – Rabıta
1980 – Tüfek İcad Oldu
1981 – Silah Kaçakçılığı ve Terör
1981 – Söz Meclisten İçeri
1982 – Ağca Dosyası
1982 – Terörsüz Özgürlük
1984 – Papa-Mafya-Ağca
1984 – Sakıncasız
1985 – Devrimci ve Demokrat
1985 – Liberal Çiftlik
1986 – Aybar ile Söyleşi
1987 – 12 Eylül Adaleti
1987 – İnkılap Mektupları
1988 – Bir Uzun Yürüyüş
1988 – Tarikat-Siyaset-Ticaret
1990 – 40’ların Cadı Kazanı
1990 – Kâzım Karabekir Anlatıyor
1991 – Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925
1992 – Gazi Paşa’ya Suikast
1993 – Kürt Dosyası
1997 – Katiller Demokrasisi
1997 – Saklı Devletin Güncesi ‘Çatlı vs.’
1998 – Gazetecilik
1998 – Polemikler
1998 – Uyan Gazi Kemal
1999 – Bu Düzen Böyle mi Gidecek?
1999 – Söze Nereden Başlasam
2000 – Bomba Davası ve İlaç Dosyası
2003 – Unutmayalım, Unutturmayalım
2004 – Eğilmeden Bükülmeden
2004 – Kır Çiçekleri
2004 – Türk Memet Nöbete
2005 – Dost Yüzlerde Zaman
2009 – Çocuklar İçin
2011 – İsterler ki Susalım
2011 – Beyaz Melek
Yorumlar