Atina’da tanrı Apollon’a adanmış 1800 yıllık bir kehanet kuyusu keşfedildi. Delfi ve başka yerlerde antik Yunanlar’ın sıklıkla ziyaret ettiği kehanet
Atina’da tanrı Apollon’a adanmış 1800 yıllık bir kehanet kuyusu keşfedildi. Delfi ve başka yerlerde antik Yunanlar’ın sıklıkla ziyaret ettiği kehanet merkezlerinin varlığı bilinse de, kehanet törenlerinde kullanılan böylesi bir yapıya Atina’da ilk kez rastlandı.
Ortaya çıkarılan kuyu 1800 yıl öncesine tarihlendirilse de uzmanlar buradaki kutsal kehanet geleneğinin çok daha eskiye dayandığını belirtiyor. Araştırmacılar aynı zamanda 2500 yıllık tarihiyle vaktinde Atinalılara hizmet etmiş bir hamamın kalıntılarını da inceliyorlar.
Atina’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Kerameikos kazılarını yürüten kazı başkanı Dr. Jutta Stroszeck, keşfi Haaretz gazetesine anlattı ve bulunan kuyunun hidromansi / su falı törenleri için kullanılmış olduğunu belirtti.
Antik Yunanlar yalnızca uzak geleceğe ilişkin öngörüler için değil, aynı zamanda hastalık, yolculuk, gönül işleri gibi basit ve günlük meseleler için de rutin bir şekilde kâhinlerin rehberliğine ihtiyaç duyarlardı.
Atina’da, Akropolis’in kuzeybatısında bulunan Kerameikos bölgesi, şehrin giriş noktası olma özelliğini taşımakla birlikte bölgedeki keramik imalathaneleri sebebi ile çömlekçiler mahallesi olarak da adlandırılır. Tüm Kerameikos bölgesi, şehir boyunca doğu-batı doğrultusunda akan Eridanos Irmağı tarafından yıl boyunca sulanıyordu. Atinalılar da bazıları umumi kullanıma açık olmak üzere Eridanos Nehri’nin seyri boyunca çokça kuyu inşa etmişti.
Suyun, özellikle de içme suyunun kutsal olduğunu belirten Dr. Stroszeck, Yunan dininde akarsuların Naiad Nemfleri (nymph) tarafından korunduğunu ve Nemflerin, sularına saygısızca davranılması halinde oldukça zararlı hale gelebileceklerine inanıldığını da sözlerine ekledi. Yunanların duygusal olarak tutarsız olan bu su perilerini yatıştırmak için çeşitli sıvılar ve küçük hediyeler ihtiva eden minyatür kaplar yaparak, bu hediyeleri sulara adak olarak bıraktıkları bilinir.
Apollon’a adanmış olan kehanet kuyusu, 1800 yıl öncesine tarihlendirilse de daha erken zamanlardan beri kullanıldığı düşünülüyor.
19. yüzyıldan beri kazıların devam ettiği Kerameikos bölgesinde, 600 metrekarelik bir tapınak alanında yapılan çalışmalar sırasında mermer bir Omfalos taşı gün ışığına çıkarıldı.
Dünyanın merkezini temsil ettiğine inanılan bir konik taş olan Omfalos taşı’nın bulunduğu yerin, Zeus’un evrenin yaratılışını başlattığı yer olduğu düşünülürdü. Bilinen Omfalos taşları içerisinde en dikkate değer olanı Delfi’de konuşlandırılmış olandır. Efsaneye göre Zeus, dünyanın göbeğinde buluşmak üzere gökyüzüne iki kartal yollamış ve kartalların çarpışıp düştükleri yer ise Delfi olmuştur. Bir başka söylenceye göre ise Zeus, gökyüzünden yeryüzüne bir taş fırlatır ve taşın düştüğü yer yine Delfi olur. Kayıtlara göre Delfi Tapınağı’na yerleştirildiği söylenen Omfalos taşını bugün Delfi müzesinde görmek mümkün.
Atina’daki Omfalos taşı ise bir sunak ve bir idolün arasında, dikdörtgen bir alanın ortasında bulunuyor.
2012’deki temizleme çalışmalarının ardından ortaya çıkan sonuçlar, Omfalos taşının büyük bir titizlikle, bir açıklığı kapatmak amacıyla mermer bir levha üzerine monte edilmiş olduğunu gösterdi. Bir vinç yardımıyla dikkatlice yerinden kaldırılan Omfalos taşının altında ise arkeologlar bir kuyu buldular.
Duvarları kilden silindir ile örülmüş olan kuyunun içerisinde, hepsi aynı cümleyi tekrarlayan yirmi adet yazıt bulunuyor. “Gel bana, Ey Paean, Gerçek kehaneti de yanında getir”. Buradaki “Paean” ifadesi arınma ritüelleri ve kehanetler ile ilişkili olduğuna inanılan tanrı Apollon’u tanımlamak için kullanılan sıfatlardan biridir.
Demos Kerameon olarak bilinen Kerameikos Mahallesi, antik agorayı ve Platon’un Akademisine giden kenarları anıtlarla kaplı büyük bir caddeyi de içinde barındırır. Aynı zamanda önemli bir mezarlık yeri de olan bölge, şehrin dışına -her yıl Eleusis gizemlerinin kutlandığı Batı Attika’daki Eleusis kentine- uzanan yol boyunca sıralanmış mezar heykelleri ile de dikkat çekiyor.
Kerameikos bölgesinin tamamı, yapısal ve sembolik olarak şehirden kırsala, kentin canlılığından ölümün sessizliğine bir “geçiş” ile karakterize edilmiş. Bu bölgede bulunan birçok tapınak gösteriyor ki bölge kült aktiviteleri için oldukça önemli bir merkezdi.
Dr. Stroszeck bu geçiş alanlarında ilahi ve doğaüstü güçlerin varlığının yoğun olarak hissedilmesinin, bu bölgelerde kehanetlerin ve kült faaliyetlerinin yoğun olarak uygulanmasının sebebi olduğunu belirtti. Stroszeck, ayrıca kehanet kuyusunun sağ tarafında, Eleusis kültünde okunan bir duaya ait bir parçanın da ele geçirildiğini sözlerine ekledi.
Yorumlar